O'nun Öyküsü



René, O’yu masaya eğdirmiş ve hareketsiz bırakmıştı. Kayan eteğini yukarı sıyırmıştı. Kendisiyle birlikte olmadığı, gezintiye çıktığı ya da çalıştığı sırada O’nun kamçı altında kıvrandığı, inlediği ve ağladığı, merhamet dilediği, ancak elde edemediği düşüncesine daha çok gereksinimi vardı belki de. Bu acı ve aşağılamaya sevmediği sevgilinin isteğiyle ve zevki için çarptırıldığını biliyordu. Roissy’de onu uşaklara kırbaçlatmıştı. Sir Stephen’de, belki kendisinin bile bilmediği sert efendiyi bulmuştu. Dünyada en hayran olduğu adamın O’nun hoşuna gitmesi ve kendini uslandırma zahmetine katlanması, René’nin ona duyduğu coşkuyu artırıyordu. O, bunu biliyordu. Dudaklarını öpen bütün dudaklar, göğüslerini ve göbeğini avuçlayan eller, içine giren, onun bir orospu olduğunu kusursuz bir biçimde kanıtlayan bütün cinsel organlar aynı zamanda ve bir anlamda onu kurban etmişlerdi. René’nin gözünde bütün bunlar Sir Stephen’in getirdiği kanıtın yanında hiçbir şeydi. Kollarından çıktığı her seferinde René onun bedeninde bir tanrının izlerini arıyordu. O, René birkaç saat önce kendisini aldatmasının, yeni ve daha korkunç izler oluşturmak için olduğunu biliyordu. Altüst olmuş René, onun ince bedenine uzun uzun baktı. Kalın mor bıçak yarası izleri omuzlarında, sırtında, belinde, karnında ve göğüslerinde sarılı halat gibi duruyor ve kimi kez kesişiyordu. Yer yer biraz kan boncuklanmıştı. “Oh! Seviyorum seni!” diye mırıldandı. Titrek ellerle soyundu, lambayı söndürdü ve O’nun üstüne yayıldı. Kadın, René’nin kendisine sahip olduğu her seferinde olduğu gibi, karanlıkta inledi.

Pauline Reage

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder